Ne varsa kendime dair çıkardım hepsini ve sundum ellerine.
Beynimde, benliğimde, yüreğimde gizli hiçbir şey kalmasın, öylece bil beni diye
Seni bulurum sandım, uzaklıkları aştım.
Adını haykırdım dağlara, yankılanan sesimi bir ben duydum
Seni çağırdım gelesin diye, beni kayıp iklimlerden alıp bahara taşıyasın diye...
Gelmedin....
Yildizlara baktım, biri sensindir diye, orada da yoktun...
Oysa sana koşuyordum ben.
Içimde deli bir özlem, anlatılmaz bir aşk hasretiyle sana, koşuyordum...
Böyle bir sevdayı duyup da gelmemen mümkünmüydü?
Hangi kuş konsa pencerene ´aşk, aşk´ ötecekti!
Duyacaktın, yüreğin coşmuş bir ırmak gibi bana akacaktı, yüreğini dinleyip bana gelecektin...
Gelmedin....
Seni yaşatmaya, sensizliğinde de yaşamaya and icmistim, yeminimi anlatan şarkıları adadım.
Her duyan hayran kaldı bu sevdaya, bir sen duymadın.
ama, nasıl bir kaçış ki bu, ne bir iz bıraktın ne de bir haber.
Yine de gecenin ortasında, bir gün kapım çalar diye hep tetikte yattım.
Yediğim içtiğim özlem, sağ yanım hüzün, solumda yalnızlık.
Simdi bunca zaman sonra,
seni yüreğimde hiç kimsenin dokunamayacağı bir yere saklamışken
ve sensiz de olsa hayatın acımasız çarklarında tek başıma ayakta durmaya çalışırken çıkıyorsun karşıma öyle mi??