Beyoğlu’ndaki Yeşilçam Sineması’nın her şeyi genç bir kızın ellerine emanet. Burcu Karakaş bilet kesiyor, önlüğünü giyip sinemanın kafeteryasında garson oluyor, film başlayacağı zaman ise makinistlik yapıyor
On dokuz yaşındaki Burcu Karakaş iyi bir seyirciydi. Bir gün Reis Çelik ile tanıştı. O sırada Çelik sahibi olduğu İstanbul Beyoğlu’ndaki Yeşilçam Sineması için gişe görevlisi arıyordu. Karakaş’a ‘Benimle çalışır mısın’ dedi, o da kabul etti. Aradan yedi yıl geçti ve bugün Karakaş, Yeşilçam Sineması’nın her şeyi! Genç kız sinemanın hem gişesinde hem kafeteryasında hem makinist dairesinde çalışıyor.
Burcu Karakaş sabah geldiği gibi önce ortalığı temizliyordu daha sonra çayı demliyordu. Gelen müşterilerle ilgilendikten sonra gişeye geçiyor ve bilet kesmeye başlıyordu. İlk zamanlar buydu bütün yaptığı Yeşilçam Sineması’nda. Genelde erkeklerin yaptığı bir işe girmeyi teklif ettiklerinde Karakaş elini ayağını nereye koyacağını bilemedi. O günün akşamında ‘Anne ben makinist oldum’ dediğinde de teklifi aldığı gün yüzünde oluşan manasız ifade bu kez ailesine geçti. Neyse ki ailesi destek verdi ona. Makinistliğin ikinci haftasında aniden film kopunca ilk talihsiz deneyimlerinden birini yaşamış oldu. Ne yapacağını şaşırdı, çaresizlikten ağladı ağladı... Patronu sakin olmasını söyledi ve filmi yeniden takınca sorun giderildi. Başka sefer eski bir kopya olan bir film tam sekiz kez koptu. Ağlaya ağlaya seyircilerin yanına gitti. İnsanlar onu teselli etti bu kez.
ÖNCE ÇAY SONRA FİLM
Düşe kalka bu işe alıştı Karakaş. Her gün sabahın erken saatlerinde çayını demliyor, müşterileri bekliyor. Onlara servis yaptıktan sonra biletleri kesiyor ve sardığı filmlerin bulunduğu küçük alanda makinistlik yapıyor.
Burcu Karataş, 75 koltuklu cep sinemada kendini evinde gibi hissettiğini söylüyor. Aynı zamanda da ayrıcalıklı bir işe sahip olduğunu düşünüyor. ‘Çünkü kadınların çok da tercih edeceği bir alanda çalışmıyorum.
Türkiye’de kadınların yaptığı nadir işlerden biri bu... 7 kiloluk film makaralarını her gün taşıyacak, saracak, çıkaracak çok kadın yoktur herhalde. Rastlantı sonucu bulduğum bu işi çok sevdim. Evde otururken ‘Ben gideyim makinist olayım’ demedim. Bu işin erkeklere özgü olduğu kavramı bana göre önyargılardan kaynaklanıyor. Çünkü toplum ataerkil bir düzende yaşıyor. Ama zamanla bütün bunlar aşılacaktır diye düşünüyorum.’
On dokuz yaşındaki Burcu Karakaş iyi bir seyirciydi. Bir gün Reis Çelik ile tanıştı. O sırada Çelik sahibi olduğu İstanbul Beyoğlu’ndaki Yeşilçam Sineması için gişe görevlisi arıyordu. Karakaş’a ‘Benimle çalışır mısın’ dedi, o da kabul etti. Aradan yedi yıl geçti ve bugün Karakaş, Yeşilçam Sineması’nın her şeyi! Genç kız sinemanın hem gişesinde hem kafeteryasında hem makinist dairesinde çalışıyor.
Burcu Karakaş sabah geldiği gibi önce ortalığı temizliyordu daha sonra çayı demliyordu. Gelen müşterilerle ilgilendikten sonra gişeye geçiyor ve bilet kesmeye başlıyordu. İlk zamanlar buydu bütün yaptığı Yeşilçam Sineması’nda. Genelde erkeklerin yaptığı bir işe girmeyi teklif ettiklerinde Karakaş elini ayağını nereye koyacağını bilemedi. O günün akşamında ‘Anne ben makinist oldum’ dediğinde de teklifi aldığı gün yüzünde oluşan manasız ifade bu kez ailesine geçti. Neyse ki ailesi destek verdi ona. Makinistliğin ikinci haftasında aniden film kopunca ilk talihsiz deneyimlerinden birini yaşamış oldu. Ne yapacağını şaşırdı, çaresizlikten ağladı ağladı... Patronu sakin olmasını söyledi ve filmi yeniden takınca sorun giderildi. Başka sefer eski bir kopya olan bir film tam sekiz kez koptu. Ağlaya ağlaya seyircilerin yanına gitti. İnsanlar onu teselli etti bu kez.
ÖNCE ÇAY SONRA FİLM
Düşe kalka bu işe alıştı Karakaş. Her gün sabahın erken saatlerinde çayını demliyor, müşterileri bekliyor. Onlara servis yaptıktan sonra biletleri kesiyor ve sardığı filmlerin bulunduğu küçük alanda makinistlik yapıyor.
Burcu Karataş, 75 koltuklu cep sinemada kendini evinde gibi hissettiğini söylüyor. Aynı zamanda da ayrıcalıklı bir işe sahip olduğunu düşünüyor. ‘Çünkü kadınların çok da tercih edeceği bir alanda çalışmıyorum.
Türkiye’de kadınların yaptığı nadir işlerden biri bu... 7 kiloluk film makaralarını her gün taşıyacak, saracak, çıkaracak çok kadın yoktur herhalde. Rastlantı sonucu bulduğum bu işi çok sevdim. Evde otururken ‘Ben gideyim makinist olayım’ demedim. Bu işin erkeklere özgü olduğu kavramı bana göre önyargılardan kaynaklanıyor. Çünkü toplum ataerkil bir düzende yaşıyor. Ama zamanla bütün bunlar aşılacaktır diye düşünüyorum.’